bu rotadakiler iki yaşayan kitapla sırasıyla görüşebilir.
serdar okumuş, robot el ekibinin bir parçası olarak açık kaynaklı üretimin gücünü anlatıyor. bu model, ihtiyaçlara göre tasarlanan, herkesin erişebileceği ve kar amacı gütmeyen bir üretim anlayışına dayanıyor. böylece teknolojiye, sadece bir üretim aracı olarak değil, aynı zamanda hakların kendisini ve onlara ulaşmayı güçlendiren bir yol olarak da bakıyoruz. peki kendi alanlarımızda, teknoloji üzerinden birlikte çözüm üretmenin hangi yeni yollarını keşfedebiliriz?
elif oğuzbal çatıkkaş, kokopelli şehirde deneyimiyle birlikte üretmenin, yerel bilgeliğin ve ortak yaşamın şehirde nasıl mümkün olabileceğini araştırıyor. elif’in, temiz gıdaya duyulan ortak ihtiyacı merkeze alan üretim modelleri ve kentlerin, krizli dünyaya ekolojik anlamda nasıl geçiş yapacağına dair çalışmaları var. bu canlı kitap bizimle bu çerçeve içinde konuşacak ve şu soruları soracak: şehirde kök salmak mümkün mü? toprağın, emeğin ve bilginin yeniden paylaşıldığı bir kent hayali, sadece tarımı değil, başka bir yaşam biçimini de mi öneriyor? eğer şehirde birlikte üretmek ve yerel bilgeliği yeniden canlandırmak mümkünse, biz kendi topluluklarımızda neyi ortaklaştırabiliriz?
bu rotadakiler, iki duyu atölyesinden birini seçerek katılabilir.
müziği yalnızca seslerin birleşimi olarak değil; birlikte düşünmenin, hissetmenin ve harekete geçmenin bir yolu olarak ele alıyoruz. bunu yaparken dijital araçlar kullanıyoruz. ritim ve melodi aracılığıyla kolektif bir deneyim yaşıyoruz. her ses, her hareket, aramızda görünmeyen bağlar kuruyor. bir aradalığın farklılıkları nasıl aşabildiğini fark ederken dijital dönüşüme dair de bir tartışma alanı açılıyor.
nesli tükenmekte olan kuşların çağrıları, unutulmaya yüz tutmuş çalgılar ve doğanın seslerinden oluşan duyusal bir keşif alanına giriyoruz. doğayla ve geçmişle yeniden temas kuruyoruz. iklim değişikliği ya da ekolojinin dönüşümü gibi devasa krizleri zihnimizle anlamaya çalışmanın ötesinde, işitsel bir deneyim olarak da kavrıyoruz. sesler, bizi zihnin yapamadığı biçimde sarsıyor hem doğayla hem de kültürel geçmişle yeniden bağlıyor.
bu rotadakiler, iki zihin atölyesinden birini seçerek katılabilir.
serdar okumuş, robot el ekibinin bir parçası olarak açık kaynaklı üretimin gücünü anlatıyor. bu model, ihtiyaçlara göre tasarlanan, herkesin erişebileceği ve kar amacı gütmeyen bir üretim anlayışına dayanıyor. böylece teknolojiye, sadece bir üretim aracı olarak değil, aynı zamanda hakların kendisini ve onlara ulaşmayı güçlendiren bir yol olarak da bakıyoruz. peki kendi alanlarımızda, teknoloji üzerinden birlikte çözüm üretmenin hangi yeni yollarını keşfedebiliriz?
elif oğuzbal çatıkkaş, kokopelli şehirde deneyimiyle birlikte üretmenin, yerel bilgeliğin ve ortak yaşamın şehirde nasıl mümkün olabileceğini araştırıyor. elif’in, temiz gıdaya duyulan ortak ihtiyacı merkeze alan üretim modelleri ve kentlerin, krizli dünyaya ekolojik anlamda nasıl geçiş yapacağına dair çalışmaları var. bu canlı kitap bizimle bu çerçeve içinde konuşacak ve şu soruları soracak: şehirde kök salmak mümkün mü? toprağın, emeğin ve bilginin yeniden paylaşıldığı bir kent hayali, sadece tarımı değil, başka bir yaşam biçimini de mi öneriyor? eğer şehirde birlikte üretmek ve yerel bilgeliği yeniden canlandırmak mümkünse, biz kendi topluluklarımızda neyi ortaklaştırabiliriz?
farklı rotalardan gelenler bu noktada buluşuyor; birikenler konuşuluyor, soruların yol boyu nasıl dönüştüğü ve yeni rotaların nasıl çizileceği tartışılıyor.
forumu kapatırken yeni yöntemler, yollar, stratejiler tasarlamaya başlıyoruz