insan haklarına yeniden bakmak, çağın ihtiyaçlarına nasıl cevap olur? nasıl değişiyoruz?
çalışırken, oyun oynarken, okula giderken, çocukları büyütürken, şehirleri kurarken, yatırım yaparken, sağlığımıza özen gösterirken, teknolojiyi kullanırken, yaşamı nasıl düzenliyoruz? böylesi bir dönüşüm sürecinde —ve bu dönüşüm için— adaleti, adil bölüşümü, eşitliği, güvende olmayı, kendimizi özgürce ifade etmeyi nasıl mümkün kılacağız? dünya bu sorular ve ötesine cevap aramaya devam ediyor.
biz de, bu tartışmalara tanık olmanın ötesinde nasıl dahil olabileceğimizi araştırdığımız yolculuğumuzu pasaj 2.0’a taşıdık.
haklar yararına kafa yoran, üreten ve çalışan 150’nin üzerinde katılımcıya algılama, düşünme ve eylem üretme biçimlerini değiştirmek için hem güvenli hem yaratıcı bir deneyim alanı sundu.
bu alanda çözümlere giden yolda sorunları yeniden düşündük, soruları yeniden tarif etmeye çalıştık.
insan hakları yeni dünyanın krizli koşullarında nasıl bir yol yürüyecek? geçen yıl, birinci pasaj forumuna bu soruyla girmiştik. forumda tartışıp keşfettiklerimizi, etkinliğe katılan, alanında uzman yedi ismin kaleminden bir kitapta topladık.
insan hakları bu pasajı nasıl yürür: sivil düşün makale koleksiyonu kitabını ister buraya tıklayarak okuyun isterseniz de sesli olarak burada dinleyin.
forumun ilk oturumunda bu kitabımızın beş yazarıyla bir araya geldik ve seyre devam etmeden evvel yolun nereden başladığını hatırladık. insan haklarının bugünü ve geleceğine dair zihnimizi tazeledik, cebimize eski ve sorular koyduk.
pasaj 2.0 sadece hatırlamak ve düşünmek için alan açmadı. hissetmek, hayal etmek ve duymak için de fırsatlar sundu. yolculuk boyunca bize, kelimeler, renkler, duygular, notalar, sezgiler ve imgeler eşlik etti. elbette yaratıcılıktan da faydalandık.
forumda beraberce 2.5 günlük bir seyre çıktık.
rotalar – bu seyirde üç rotamız vardı. her rotadaki etkinliklerin türü aynıydı ama hepsinin ele aldığı konular farklılık gösteriyordu. yani hepimiz aynı yöne doğru ilerledik ama bizi oraya taşıyan araçlarımız çok çeşitliydi.
her rotada
pasaj 2.0’da teknoloji, mekan, üretim ve toplumsal dönüşüm üzerine yeni ilişkiler ve düşünme biçimleri keşfettiğimiz, sorulara ve çözümlere dair algınızı ters yüz edip yeni bakış ve eylem biçimlerini deneyimleyediğimiz bir programla buluştuk.
seyir için ısın
eski soruları hatırla, yenileri için düşünmeye başla
dünyanın konuştuğu sorular neydi, bu pasaja nasıl girdik, forum boyunca hangi sorularla ilerlemek istiyoruz?
Moderatör
Yeşim Gözde Ersoy, Sivil Düşün İletişim Uzmanı
Konuklar
Fulden Ergen, Gaye Tuğrulöz, Gülin Çavuş, Özlem Altıparmak, Veysel Ok
13.30yaşayan kitaplarla buluş
farklı alanlardan uzmanlar, canlı kitaplar gibi kendilerini açıyor
deneyimlerini dinle, empati kur, dünyayı başka gözlerden gör
bu sırada kendi soruların nasıl dönüşüyor?
rotandaki iki kitapla sırayla buluş
rota 1 | rota 2 | rota 3 |
serdar okumuş – robotel | @dorlion 1 salonu | abdulhalim (bego) demir - temizgiysi.org @frig salonu |
elif oğuzbal çatıkkaş – kokopelli şehirde @midas 3 salonu | @dorlion 2 salonu | çiğdem aslantaş - bongo art project @amorium salonu |
duyu atölyelerine katıl
soruları kelimelerle değil, duyularla tarif et
gözler, kulaklar, beden ve elleri kullan
algımız nasıl değişiyor?
rotanda seçtiğin atölyeye katıl
rota 1 | rota 2 | rota 3 |
@midas salonu | @dorlion 1 salonu | bağlarımızı hatırlatan ihtimam atölyesi @frig salonu |
unutulan sesleri çağırma atölyesi @midas 3 salonu | @amorium salonu | mekanla ilişkilendiren gözlem yürüyüşü @dorlion 2 salonu |
zihin atölyelerinde buluş
soruları böl, çoğalt, haritala. bakış açını genişlet
meseleler düşündüğümüzden başka nasıl var olur?
rotanda seçtiğin atölyeye katıl
rota 1 | rota 2 | rota 3 |
yapay zekayla araç yaratma atölyesi @amorium salonu | @midas 3 salonu | @midas salonu |
odunpazarı modern müzesine tasarımı okutan gözlem turu @dorlion 2 salonu | @frig salonu | @dorlion 1 salonu |
birikenleri paylaş
moderatörler çiğdem aslantaş, emre güzel
forum boyunca farklı deneyimlerle yeniden tarif ettiğimiz soruları ortak alanda paylaşıyoruz. canlı çizimlerin de yardımıyla soruların dönüşümüne tanık oluyoruz.
soru sorma biçimimiz nasıl değişti?
forumu kapatırken yeni yöntemler, yollar, stratejiler tasarlamaya başlıyoruz
moderatör emre gür
sorularla çalışırken, geçmişe bakmak kadar geleceği tasarlamak için de alan açıldı. forumda keşfettiğimiz yeni yollar, stratejiler, bakış açılarıyla yeni rotaları nasıl çizeriz, beraberce tartışıyoruz.
ufukta bizi ne bekliyor?
bu seyir boyunca üç rotamız vardı. üç rota da aynı yerden başladı, üçü de aynı duraklardan geçti, üçü de aynı yere vardı bir fark vardı, sordukları sorular. yani hepsinin odaklandıkları konular çeşitlilik gösteriyordu.
bu rotadakiler açık kaynaklı üretimden kentsel dayanışma ağlarına, dijital dönüşümden ekolojik farkındalığa uzanan bir seyre çıktı. teknolojiyle, mekanla ve kültürel hafızayla yeni ilişkiler kurdu. birlikte üretmenin ve dönüşüm odaklı düşünmenin farklı yollarını keşfetti.
ortak oturum
jean barbé, avrupa birliği türkiye delegasyonu sivil toplum ve temel haklar bölümü başkanı
dilek ertükel, avrupa birliği sivil düşün programı takım lideri
ortak oturum
seyir için ısın
eski soruları hatırla, yenileri için düşünmeye başla
dünyanın konuştuğu sorular neydi, bu pasaja nasıl girdik, forum boyunca hangi sorularla ilerlemek istiyoruz?
moderatör yeşim gözde ersoy, sivil düşün iletişim uzmanı
konuklar fulden ergen, gaye tuğrulöz, gülin çavuş, özlem altıparmak, veysel ok
aşağıdaki iki yaşayan kitap yalnızca rota 1'e özel
bu rotayı seçenler ikisiyle birden sırasıyla görüşür
serdar okumuş, robot el ekibinin bir parçası olarak açık kaynaklı üretimin gücünü anlatıyor. bu model, ihtiyaçlara göre tasarlanan, herkesin erişebileceği ve kar amacı gütmeyen bir üretim anlayışına dayanıyor. böylece teknolojiye, sadece bir üretim aracı olarak değil, aynı zamanda hakların kendisini ve onlara ulaşmayı güçlendiren bir yol olarak da bakıyoruz. peki kendi alanlarımızda, teknoloji üzerinden birlikte çözüm üretmenin hangi yeni yollarını keşfedebiliriz?
elif oğuzbal çatıkkaş, kokopelli şehirde deneyimiyle birlikte üretmenin, yerel bilgeliğin ve ortak yaşamın şehirde nasıl mümkün olabileceğini araştırıyor. elif’in, temiz gıdaya duyulan ortak ihtiyacı merkeze alan üretim modelleri ve kentlerin, krizli dünyaya ekolojik anlamda nasıl geçiş yapacağına dair çalışmaları var. bu canlı kitap bizimle bu çerçeve içinde konuşacak ve şu soruları soracak: şehirde kök salmak mümkün mü? toprağın, emeğin ve bilginin yeniden paylaşıldığı bir kent hayali, sadece tarımı değil, başka bir yaşam biçimini de mi öneriyor? eğer şehirde birlikte üretmek ve yerel bilgeliği yeniden canlandırmak mümkünse, biz kendi topluluklarımızda neyi ortaklaştırabiliriz?
aşağıdaki iki duyu atölyesi yalnızca rota 1'e özel
bu rotadakiler ikisinden birini seçerek katılabilir
müziği yalnızca seslerin birleşimi olarak değil; birlikte düşünmenin, hissetmenin ve harekete geçmenin bir yolu olarak ele alıyoruz. bunu yaparken dijital araçlar kullanıyoruz. ritim ve melodi aracılığıyla kolektif bir deneyim yaşıyoruz. her ses, her hareket, aramızda görünmeyen bağlar kuruyor. bir aradalığın farklılıkları nasıl aşabildiğini fark ederken dijital dönüşüme dair de bir tartışma alanı açılıyor.
nesli tükenmekte olan kuşların çağrıları, unutulmaya yüz tutmuş çalgılar ve doğanın seslerinden oluşan duyusal bir keşif alanına giriyoruz. doğayla ve geçmişle yeniden temas kuruyoruz. iklim değişikliği ya da ekolojinin dönüşümü gibi devasa krizleri zihnimizle anlamaya çalışmanın ötesinde, işitsel bir deneyim olarak da kavrıyoruz. sesler, bizi zihnin yapamadığı biçimde sarsıyor hem doğayla hem de kültürel geçmişle yeniden bağlıyor.
aşağıdaki iki zihin atölyesi yalnızca rota 1'e özel
bu rotadakiler, ikisinden birini seçerek katılabilir
yapay zekayla sezgisel, yaratıcı ve stratejik bir ilişki kurmanın kapılarını aralıyoruz. hızlı çözümler bulmaktan çok, karmaşık sorunları doğru tanımlama ve anlamlandırma becerimizi açığa çıkarıyoruz. teknik tanımların ötesine geçerek, yapay zeka araçlarının hangi bağlamlarda, nasıl yaratıcı ortaklara dönüşebileceğini birlikte keşfediyoruz. farklı platformlar aracılığıyla hem gündelik hem de stratejik ihtiyaçlara yönelik üretkenliğimize katkı sunan yollar ortaya çıkıyor.
eskişehir’de yer alan odunpazarı modern müze (omm); mimari dili, doğaya saygılı ve kaynakları gözeten yaklaşımı yanı sıra sergileme biçimiyle bize çok katmanlı bir okuma alanı sunuyor. müzeyi yalnızca bir sergi alanı olarak değil; ekolojik, mimari ve duyusal bir deneyim mekanı olarak keşfediyoruz. yapının mimarisi hangi duyularımızı nasıl harekete geçiriyor? ziyaretçileri alanına nasıl dahil ediyor? geçmişi yani hafızayı nasıl taşıyor, bu hafızayı geleceğe taşımak için ne öneriyor? bu müze, geçmişten geleceğe geçiş yapmayı başarmanın bir tezahürü, iyi bir örneği olarak karşımızda duruyor. onu deneyimlemek, bize de yaşamlarımızı, çalışma alanlarımızı yeni çağa adapte ederek taşımak yolunda ilham verebilir mi?
ortak oturum
farklı rotalardan gelenlerle bu noktada buluşuyoruz. birikenleri ve soruların yol boyu nasıl dönüştüğünü konuşuyoruz.
forum boyunca farklı deneyimlerle yeniden tarif ettiğimiz soruları ortak alanda paylaşıyoruz. canlı çizimlerin de yardımıyla soruların dönüşümüne tanık oluyoruz. soru sorma biçimimiz nasıl değişti? | moderatörler çiğdem aslantaş, emre güzel, fulden ergen
ortak oturum
forumu kapatırken yeni yöntemler, yollar, stratejiler tasarlamaya başlıyoruz
sorularla çalışırken, geçmişe bakmak kadar geleceği tasarlamak için de alan açıldı. forumda keşfettiğimiz yeni yollar, stratejiler, bakış açılarıyla yeni rotaları nasıl çizeriz, beraberce tartışıyoruz. ufukta bizi ne bekliyor? | moderatör: emre gür
bu rotadakiler mekanın toplumsal ilişkilere nasıl şekil verdiğine, merkeziyetsiz yapıların özgürleştirici potansiyeline, bireysel yaratıcılık ve toplumsal hafızaya dair bir seyre çıktı. duyularla ortak üretim alanlarını keşfetti, kentten örgütlenme biçimlerine uzanan yeni bakış açıları kazandı.
ortak oturum
jean barbé, avrupa birliği türkiye delegasyonu sivil toplum ve temel haklar bölümü başkanı
dilek ertükel, avrupa birliği sivil düşün programı takım lideri
ortak oturum
seyir için ısın
eski soruları hatırla, yenileri için düşünmeye başla
dünyanın konuştuğu sorular neydi, bu pasaja nasıl girdik, forum boyunca hangi sorularla ilerlemek istiyoruz?
moderatör yeşim gözde ersoy, sivil düşün iletişim uzmanı
konuklar fulden ergen, gaye tuğrulöz, gülin çavuş, özlem altıparmak, veysel ok
aşağıdaki iki yaşayan kitap yalnızca rota 2'ye özel
bu rotayı seçenler ikisiyle birden sırasıyla görüşebilir
onur atay, urbankoop deneyimiyle kentte mekanı ortaklaştırmayı ve bir arada yaşamı gündelik hayatta yeniden kurmayı öneriyor. topluluk destekli konut modelleri, ortak alan tasarımları ve katılımcı örgütlenme biçimleri üzerinden şu soruları ortaya koyuyor: kent yalnızca beton ve yapıdan mı ibaret, yoksa bir arada yaşamanın da zemini olabilir mi? mekanı birlikte kurmak, aynı zamanda yeni bir ilişki biçimi kurmak mıdır? eğer mekan üzerinden topluluk da kuruluyorsa, bu fikir bizim kendi çalışma alanlarımızda nasıl bir örgütlenme hayaline dönüşebilir? bazen bir bina değil, bir niyet mahalle yaratır.
utku güven, merkeziyetsizliği yalnızca bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bir düşünme biçimi olarak ele alıyor. iklim krizinden insan ağlarına, dijital araçlardan örgütlenme pratiklerine kadar pek çok alanda merkezsiz olanın potansiyelini araştırıyor. hiyerarşilerin çözündüğü, kararların birlikte alındığı, bilginin ve kaynakların paylaşıldığı yeni sistemlerin nasıl mümkün olabileceğini sorguluyor. peki kararları birlikte almak, kaynakları paylaşmak, hiyerarşileri çözmek gibi ilkeleri kendi çalışma biçimlerimize nasıl uyarlayabiliriz? bu kitap, başka türlü örgütlenmenin yollarını arayanlara açık uçlu sorular sunuyor.
aşağıdaki iki duyu atölyesi yalnızca rota 2'ye özel
bu rotadakiler, ikisinden birini seçerek katılabilir
günlük yaşamın, mekanların ve kişilerin izlerini eski fotoğraflar üzerinden nakış yoluyla yeniden yorumluyoruz. her dikiş, bir duygu, bir hatıra ya da tamamlanmamış bir dokunuşu taşıyor. insan hakları mücadelesinde yaşanan kırılmalar belleğimizde nasıl izler bıraktı? kaybı ve acıyı nasıl daha iyi anlarız, bunları dönüştürmek için içlerine nasıl nüfuz ederiz? tüm bu deneyimi nakışla görünür kılıyoruz. nakış, burada hem bir anlatı aracı hem de iyileştirici bir eylem haline geliyor.
başkalarının haklarına duyarlı hale gelmek aslında kişisel alanımızdaki duyarlılıkları keşfederek başlamıyor mu? bu atölyede merkezde kendi üzerine düşünme pratiği var. ancak kendimize dönerek çıktığımız yolun sonunda varmak istediğimiz yer ortaklıklarımız. bağlar üzerine kitabından seçilen bir pasaj, katılımcılarla birlikte okunup tartışılıyor. bu tartışmalar, kendimizle, yeteneklerimizle, bireysel yaratıcılığımızla ve eyleme geçme gücümüzle yeniden ilişkilenmek için alan açıyor. henüz keşfetmediğimiz potansiyelimizle karşılaşıyoruz. deneyimlerimizi paylaştıkça kişisel olduğunu sandığımız keşiflerin nasıl ortaklaştığını görüyoruz. beraberce -yazılı olması gerekmeyen- bir manifesto oluşturuyoruz. bunu, ortak bir niyetin, sezginin ve yaratıcı ifadenin farklı biçimlerde hayat bulduğu bir üretim süreci olarak hayata geçiriyoruz.
aşağıdaki iki zihin atölyesi yalnızca rota 2'ye özel
bu rotadakiler, ikisinden birini seçerek katılabilir
fotoğrafı belgelemekten çok, soru sormanın bir aracı olarak ele alıyoruz. kadraj, gündelik olanın içinde görünmeyeni fark etmeye ve unuttuğumuz detaylara yeni gözle bakmaya davet ediyor. her kare ile bir sorunun izini sürüyor, yeni bir başlangıç noktası oluşturuyoruz. görüntünün bireysel ve toplumsal hafızamız arasında nasıl bir düşünce zemini açtığını deneyimliyoruz.
sivil toplumda karşılaştığımız karmaşık yapılar karşısında yaratıcı ve sezgisel yaklaşımlar geliştirmek nasıl mümkün? geleceği planlamaktan çok, onunla sezgisel bir diyalog kurmanın yollarını araştırıyoruz. burası, alışıldık çözüm arayışlarının dışına çıktığımız bir alan. soru sorma biçimlerimiz dönüşüyor. böylece hem mevcut sistemlerin sınırları daha görünür oluyor hem de yeni olasılıklara saha açılıyor. bütün işi zihnimizin analitik davranan tarafına yüklemek yerine, sahip olduğumuz tüm yaratıcı kaynakları harekete geçirebilseydik soruları ele alma biçimimizde nasıl bir değişim olurdu?
ortak oturum
farklı rotalardan gelenlerle bu noktada buluşuyoruz. birikenleri ve soruların yol boyu nasıl dönüştüğünü konuşuyoruz.
forum boyunca farklı deneyimlerle yeniden tarif ettiğimiz soruları ortak alanda paylaşıyoruz. canlı çizimlerin de yardımıyla soruların dönüşümüne tanık oluyoruz. soru sorma biçimimiz nasıl değişti? | moderatörler çiğdem aslantaş, emre güzel, fulden ergen
ortak oturum
forumu kapatırken yeni yöntemler, yollar, stratejiler tasarlamaya başlıyoruz
sorularla çalışırken, geçmişe bakmak kadar geleceği tasarlamak için de alan açıldı. forumda keşfettiğimiz yeni yollar, stratejiler, bakış açılarıyla yeni rotaları nasıl çizeriz, beraberce tartışıyoruz. ufukta bizi ne bekliyor? | moderatör: emre gür
bu rotadakiler etik üretimden kültüre erişime, bakım ilişkilerinden kamusal alanlara ve tasarım odaklı düşünmeye uzanan bir seyre çıktı. adil, kapsayıcı ve dönüştürücü pratiklerin izini sürdü. toplumsal değişim için yeni araçlar ve bakış açılarıyla tanıştı.
ortak oturum
jean barbé, avrupa birliği türkiye delegasyonu sivil toplum ve temel haklar bölümü başkanı
dilek ertükel, avrupa birliği sivil düşün programı takım lideri
ortak oturum
seyir için ısın
eski soruları hatırla, yenileri için düşünmeye başla
dünyanın konuştuğu sorular neydi, bu pasaja nasıl girdik, forum boyunca hangi sorularla ilerlemek istiyoruz?
moderatör yeşim gözde ersoy, sivil düşün iletişim uzmanı
konuklar fulden ergen, gaye tuğrulöz, gülin çavuş, özlem altıparmak, veysel ok
aşağıdaki iki yaşayan kitap rota 3'e özel
bu rotayı seçenler her ikisiyle birden sırasıyla görüşür
tekstil sektöründe işçi olarak başlayan yolculuğu, bego demir’i tedarik zinciri boyunca adaletin izini süren bir emek savunucusuna dönüştürdü. uluslararası ödüllere layık görülen mücadelesi; düşük ücret, kötü koşullar ve sendika düşmanlığına karşı kolektif dayanışma inşa etme çabasını içeriyor. temiz giysi kampanyasının yıllara yayılan çalışmaları, adil üretim için tüketici ile işçinin, sokakla fabrikanın nasıl birbirine bağlanabileceğini gösteriyor. bego’nun deneyimi hepimize şu soruyu düşündürüyor: üretim süreçlerine nasıl daha adil ve sorumlu bir bakış geliştirebiliriz?
çiğdem aslantaş, sanatın yalnızca gören gözlere değil, tüm bedenlere hitap etmesi gerektiğine inanıyor. bongo art project ile başta görme engelliler olmak üzere herkes için sanat deneyimini ulaşılabilir kılmayı amaçlıyor. peki bir müzeye ellerimizle, seslerle, sezgilerle dokunmak nasıl bir deneyim olurdu? madem kültüre herkesin temas etmesini sağlamak bizlere, duyularımız aracılığıyla öğrenmek için bir yer açıyor, bunu kendi alanlarımızda da deneyimlemek mümkün mü? ve nasıl?
aşağıdaki iki duyu atölyesi rota 3'e özel
bu rotadakiler, ikisinden birini seçerek katılabilir
hak savunuculuğunun temelinde birbirinin üzerine titreme, birbirine özen ve bakım verme yok mu? hayatımızda yer tutan ama çoğu zaman gözden kaçan ilişkileri, duygusal yükleri ve bakım alanlarını birlikte görünür kılıyoruz. kurumlar, kişiler ve deneyimlerle kurulan bağları ihtimam kavramı etrafında haritalıyoruz. bu harita, ilişkiler kadar kırılmaların ve yeniden bağlanma ihtimallerinin de alanı. bu alanın duyusal ve sezgisel boyutları bize neler söylüyor? uzlaşmalıkları çözümlemek, ilişkileri güçlendirmek ve birbirimizle haklar üzerinden bağlanmak yolunda ihtimam bize nasıl yollar öneriyor?
kamusal alanların dönüşümü genelde merkezden yapılan müdahalelerle şekillenir. oysa bu alanların anlamını kavramak için günlük yaşamla kurduğu ilişkileri ve toplumsal ihtiyaçları birlikte ele almak gerekir. eskişehir kentpark içerisinde, farklı özneler tarafından dönüştürülmüş beş farklı noktada gözlem yürüyüşleri yapıyoruz. kamusal alanların işlevi, kimleri ne kadar içine dahil edebilir olduğu ve ortak kullanım potansiyelini yürüyüş ile bizzat deneyimliyoruz. her birimiz kendi yaşadığımız şehirlerde alternatif politika ve tasarım senaryoları üzerine düşünebilir miyiz?
aşağıdaki iki zihin atölyesi rota 3'e özel
bu rotadakiler, ikisinden birini seçerek katılabilir
kompleks meselelerle karşılaştığımızda nasıl davranıyoruz? bu alanda yenilikçi yollar hayal etme ve dönüştürücü adımlar atma potansiyelimiz açığa çıkıyor. içimizde beliren merakları tasarım odaklı araçları kullanarak anlamlı sorulara dönüştürmeyi deniyoruz. amacımız, içimizde beliren o ik sezgiyi yaratıcı bir eylem haline getirebilmek.
bir yerin bizim için ulaşılabilir olması, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda sosyal ve politik de bir mesele. öyleyse mekanların yalnız gözle ayırt edilebilen değil, görünmeyen sınırları da var. bir yere dahil olmayı ya da olmamayı belirleyen sessiz kodları da var. bu kodları nasıl keşfeder ve nasıl kırarız? mekanı bir araç değil bir soru olarak ele almak, onun içinde var olma biçimlerimizi nasıl değiştirir?
ortak oturum
farklı rotalardan gelenlerle bu noktada buluşuyoruz. birikenleri ve soruların yol boyu nasıl dönüştüğünü konuşuyoruz.
forum boyunca farklı deneyimlerle yeniden tarif ettiğimiz soruları ortak alanda paylaşıyoruz. canlı çizimlerin de yardımıyla soruların dönüşümüne tanık oluyoruz. soru sorma biçimimiz nasıl değişti? | moderatörler çiğdem aslantaş, emre güzel, fulden ergen
ortak oturum
forumu kapatırken yeni yöntemler, yollar, stratejiler tasarlamaya başlıyoruz
sorularla çalışırken, geçmişe bakmak kadar geleceği tasarlamak için de alan açıldı. forumda keşfettiğimiz yeni yollar, stratejiler, bakış açılarıyla yeni rotaları nasıl çizeriz, beraberce tartışıyoruz. ufukta bizi ne bekliyor? | moderatör: emre gür
forumda her bir kendi alanında uzman kişilerle karşı karşıya geldik ve hikayelerini dinledik. böylece sorulara başkalarının gözünden bakmayı deneyimledik. buna yaşayan kitap deneyimi deniyor.
serdar okumuş, robot el ekibinin bir parçası olarak açık kaynaklı üretimin gücünü anlatıyor. bu model, ihtiyaçlara göre tasarlanan, herkesin erişebileceği ve kar amacı gütmeyen bir üretim anlayışına dayanıyor. böylece teknolojiye, sadece bir üretim aracı olarak değil, aynı zamanda hakların kendisini ve onlara ulaşmayı güçlendiren bir yol olarak da bakıyoruz. peki kendi alanlarımızda, teknoloji üzerinden birlikte çözüm üretmenin hangi yeni yollarını keşfedebiliriz?
elif oğuzbal çatıkkaş, kokopelli şehirde deneyimiyle birlikte üretmenin, yerel bilgeliğin ve ortak yaşamın şehirde nasıl mümkün olabileceğini araştırıyor. elif’in, temiz gıdaya duyulan ortak ihtiyacı merkeze alan üretim modelleri ve kentlerin, krizli dünyaya ekolojik anlamda nasıl geçiş yapacağına dair çalışmaları var. bu canlı kitap bizimle bu çerçeve içinde konuşacak ve şu soruları soracak: şehirde kök salmak mümkün mü? toprağın, emeğin ve bilginin yeniden paylaşıldığı bir kent hayali, sadece tarımı değil, başka bir yaşam biçimini de mi öneriyor? eğer şehirde birlikte üretmek ve yerel bilgeliği yeniden canlandırmak mümkünse, biz kendi topluluklarımızda neyi ortaklaştırabiliriz?
onur atay, urbankoop deneyimiyle kentte mekanı ortaklaştırmayı ve bir arada yaşamı gündelik hayatta yeniden kurmayı öneriyor. topluluk destekli konut modelleri, ortak alan tasarımları ve katılımcı örgütlenme biçimleri üzerinden şu soruları ortaya koyuyor: kent yalnızca beton ve yapıdan mı ibaret, yoksa bir arada yaşamanın da zemini olabilir mi? mekanı birlikte kurmak, aynı zamanda yeni bir ilişki biçimi kurmak mıdır? eğer mekan üzerinden topluluk da kuruluyorsa, bu fikir bizim kendi çalışma alanlarımızda nasıl bir örgütlenme hayaline dönüşebilir? bazen bir bina değil, bir niyet mahalle yaratır.
utku güven, merkeziyetsizliği yalnızca bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bir düşünme biçimi olarak ele alıyor. iklim krizinden insan ağlarına, dijital araçlardan örgütlenme pratiklerine kadar pek çok alanda merkezsiz olanın potansiyelini araştırıyor. hiyerarşilerin çözündüğü, kararların birlikte alındığı, bilginin ve kaynakların paylaşıldığı yeni sistemlerin nasıl mümkün olabileceğini sorguluyor. peki kararları birlikte almak, kaynakları paylaşmak, hiyerarşileri çözmek gibi ilkeleri kendi çalışma biçimlerimize nasıl uyarlayabiliriz? bu kitap, başka türlü örgütlenmenin yollarını arayanlara açık uçlu sorular sunuyor.
tekstil sektöründe işçi olarak başlayan yolculuğu, bego demir’i tedarik zinciri boyunca adaletin izini süren bir emek savunucusuna dönüştürdü. uluslararası ödüllere layık görülen mücadelesi; düşük ücret, kötü koşullar ve sendika düşmanlığına karşı kolektif dayanışma inşa etme çabasını içeriyor. temiz giysi kampanyasının yıllara yayılan çalışmaları, adil üretim için tüketici ile işçinin, sokakla fabrikanın nasıl birbirine bağlanabileceğini gösteriyor. bego’nun deneyimi hepimize şu soruyu düşündürüyor: üretim süreçlerine nasıl daha adil ve sorumlu bir bakış geliştirebiliriz?
çiğdem aslantaş, sanatın yalnızca gören gözlere değil, tüm bedenlere hitap etmesi gerektiğine inanıyor. bongo art project ile başta görme engelliler olmak üzere herkes için sanat deneyimini ulaşılabilir kılmayı amaçlıyor. peki bir müzeye ellerimizle, seslerle, sezgilerle dokunmak nasıl bir deneyim olurdu? madem kültüre herkesin temas etmesini sağlamak bizlere, duyularımız aracılığıyla öğrenmek için bir yer açıyor, bunu kendi alanlarımızda da deneyimlemek mümkün mü? ve nasıl?
duyuları harekete geçirip sezgilere temas etmek için duyu atölyelerinde buluştuk.
sorumuzu kelimelerle değil, duyularla tarif ettik. gözler, kulaklar, beden ve elleri işin içine kattık. böylece sorular kelimelerin sınırlarından kurtuldu; doku, ses, ritim üzerinden kendilerini farklı şekillerle gösterdi Her rotada duyu atölyeleri mevcuttu, sadece hepsinin ele aldığı konular, sorular ve yaklaşım biçimleri farklıydı.
müziği yalnızca seslerin birleşimi olarak değil; birlikte düşünmenin, hissetmenin ve harekete geçmenin bir yolu olarak ele alıyoruz. bunu yaparken dijital araçlar kullanıyoruz. ritim ve melodi aracılığıyla kolektif bir deneyim yaşıyoruz. her ses, her hareket, aramızda görünmeyen bağlar kuruyor. bir aradalığın farklılıkları nasıl aşabildiğini fark ederken, dijital dönüşüme dair de bir tartışma alanı açılıyor.
nesli tükenmekte olan kuşların çağrıları, unutulmaya yüz tutmuş çalgılar ve doğanın seslerinden oluşan duyusal bir keşif alanına giriyoruz. doğayla ve geçmişle yeniden temas kuruyoruz. iklim değişikliği ya da ekolojinin dönüşümü gibi devasa krizleri zihnimizle anlamaya çalışmanın ötesinde, işitsel bir deneyim olarak da kavrıyoruz. sesler, bizi zihnin yapamadığı biçimde sarsıyor, hem doğayla hem de kültürel geçmişle yeniden bağlıyor.
günlük yaşamın, mekanların ve kişilerin izlerini eski fotoğraflar üzerinden nakış yoluyla yeniden yorumluyoruz. her dikiş, bir duygu, bir hatıra ya da tamamlanmamış bir dokunuşu taşıyor. insan hakları mücadelesinde yaşanan kırılmalar belleğimizde nasıl izler bıraktı? kaybı ve acıyı nasıl daha iyi anlarız, bunları dönüştürmek için içlerine nasıl nüfuz ederiz? tüm bu deneyimi nakışla görünür kılıyoruz. nakış, burada hem bir anlatı aracı hem de iyileştirici bir eylem haline geliyor.
başkalarının haklarına duyarlı hale gelmek aslında kişisel alanımızdaki duyarlılıkları keşfederek başlamıyor mu? bu atölyede merkezde kendi üzerine düşünme pratiği var. ancak kendimize dönerek çıktığımız yolun sonunda varmak istediğimiz yer ortaklıklarımız. bağlar üzerine kitabından seçilen bir pasaj, katılımcılarla birlikte okunup tartışılıyor. bu tartışmalar, kendimizle, yeteneklerimizle, bireysel yaratıcılığımızla ve eyleme geçme gücümüzle yeniden ilişkilenmek için alan açıyor. henüz keşfetmediğimiz potansiyelimizle karşılaşıyoruz. deneyimlerimizi paylaştıkça kişisel olduğunu sandığımız keşiflerin nasıl ortaklaştığını görüyoruz. beraberce -yazılı olması gerekmeyen- bir manifesto oluşturuyoruz. bunu, ortak bir niyetin, sezginin ve yaratıcı ifadenin farklı biçimlerde hayat bulduğu bir üretim süreci olarak hayata geçiriyoruz.
hak savunuculuğunun temelinde birbirinin üzerine titreme, birbirine özen ve bakım verme yok mu? hayatımızda yer tutan ama çoğu zaman gözden kaçan ilişkileri, duygusal yükleri ve bakım alanlarını birlikte görünür kılıyoruz. kurumlar, kişiler ve deneyimlerle kurulan bağları ihtimam kavramı etrafında haritalıyoruz. bu harita, ilişkiler kadar kırılmaların ve yeniden bağlanma ihtimallerinin de alanı. bu alanın duyusal ve sezgisel boyutları bize neler söylüyor? uzlaşmalıkları çözümlemek, ilişkileri güçlendirmek ve birbirimizle haklar üzerinden bağlanmak yolunda ihtimam bize nasıl yollar öneriyor?
kamusal alanların dönüşümü genelde merkezden yapılan müdahalelerle şekillenir. oysa bu alanların anlamını kavramak için günlük yaşamla kurduğu ilişkileri ve toplumsal ihtiyaçları birlikte ele almak gerekir. eskişehir kentpark içerisinde, farklı özneler tarafından dönüştürülmüş beş farklı noktada gözlem yürüyüşleri yapıyoruz. kamusal alanların işlevi, kimleri ne kadar içine dahil edebilir olduğu ve ortak kullanım potansiyelini yürüyüş ile bizzat deneyimliyoruz. her birimiz kendi yaşadığımız şehirlerde alternatif politika ve tasarım senaryoları üzerine düşünebilir miyiz?
olasılıkları keşfedip görüş açımızı genişletmek için zihin atölyelerinde buluştuk.
haritalar çizdik, soruları böldük, çoğalttık, bazılarının çözmeden yok olduklarını gördük.
böylece bakış açımız genişledi. her rotada zihin atölyeleri mevcuttu, sadece hepsinin ele aldığı konular, sorular ve yaklaşım biçimleri farklıydı.
yapay zekayla sezgisel, yaratıcı ve stratejik bir ilişki kurmanın kapılarını aralıyoruz. hızlı çözümler bulmaktan çok, karmaşık sorunları doğru tanımlama ve anlamlandırma becerimizi açığa çıkarıyoruz. teknik tanımların ötesine geçerek, yapay zeka araçlarının hangi bağlamlarda, nasıl yaratıcı ortaklara dönüşebileceğini birlikte keşfediyoruz. farklı platformlar aracılığıyla hem gündelik hem de stratejik ihtiyaçlara yönelik üretkenliğimize katkı sunan yollar ortaya çıkıyor.
eskişehir’de yer alan odunpazarı modern müze (omm); mimari dili, doğaya saygılı ve kaynakları gözeten yaklaşımı yanı sıra sergileme biçimiyle bize çok katmanlı bir okuma alanı sunuyor. müzeyi yalnızca bir sergi alanı olarak değil; ekolojik, mimari ve duyusal bir deneyim mekanı olarak keşfediyoruz. yapının mimarisi hangi duyularımızı nasıl harekete geçiriyor? ziyaretçileri alanına nasıl dahil ediyor? geçmişi yani hafızayı nasıl taşıyor, bu hafızayı geleceğe taşımak için ne öneriyor? bu müze, geçmişten geleceğe geçiş yapmayı başarmanın bir tezahürü, iyi bir örneği olarak karşımızda duruyor. onu deneyimlemek, bize de yaşamlarımızı, çalışma alanlarımızı yeni çağa adapte ederek taşımak yolunda ilham verebilir mi?
fotoğrafı belgelemekten çok, soru sormanın bir aracı olarak ele alıyoruz. kadraj, gündelik olanın içinde görünmeyeni fark etmeye ve unuttuğumuz detaylara yeni gözle bakmaya davet ediyor. her kare ile bir sorunun izini sürüyor, yeni bir başlangıç noktası oluşturuyoruz. görüntünün bireysel ve toplumsal hafızamız arasında nasıl bir düşünce zemini açtığını deneyimliyoruz.
sivil toplumda karşılaştığımız karmaşık yapılar karşısında yaratıcı ve sezgisel yaklaşımlar geliştirmek nasıl mümkün? geleceği planlamaktan çok, onunla sezgisel bir diyalog kurmanın yollarını araştırıyoruz. burası, alışıldık çözüm arayışlarının dışına çıktığımız bir alan. soru sorma biçimlerimiz dönüşüyor. böylece hem mevcut sistemlerin sınırları daha görünür oluyor hem de yeni olasılıklara saha açılıyor. bütün işi zihnimizin analitik davranan tarafına yüklemek yerine, sahip olduğumuz tüm yaratıcı kaynakları harekete geçirebilseydik, soruları ele alma biçimimizde nasıl bir değişim olurdu?
kompleks meselelerle karşılaştığımızda nasıl davranıyoruz? bu alanda yenilikçi yollar hayal etme ve dönüştürücü adımlar atma potansiyelimiz açığa çıkıyor. içimizde beliren merakları tasarım odaklı araçları kullanarak anlamlı sorulara dönüştürmeyi deniyoruz. amacımız, içimizde beliren o ik sezgiyi yaratıcı bir eylem haline getirebilmek.
bir yerin bizim için ulaşılabilir olması, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda sosyal ve politik de bir mesele. öyleyse mekanların yalnız gözle ayırt edilebilen değil, görünmeyen sınırları da var. bir yere dahil olmayı ya da olmamayı belirleyen sessiz kodları da var. bu kodları nasıl keşfeder ve nasıl kırarız? mekanı bir araç değil bir soru olarak ele almak, onun içinde var olma biçimlerimizi nasıl değiştirir?
ezgi barhan – vokal akademi
müzik üreticisi, buluşturucusu ve yöneticisi. vokal akademi genel koordinatörü.
iki yılda bir istanbul’da gerçekleşen uluslararası denizbank voiceup a cappella festivalini de koordine ediyor. bu festivalle farklı ülkelerden yüzlerce müzisyeni bir araya getirerek ortak üretim, kültürel paylaşım ve güvenli bir müzikal alan kurmayı amaçlıyor.
sivil toplumdaki gönüllü çabalarıyla topluluk inşası, eşitlik ve kapsayıcılık konularında derinleşti. üç yıl ashoka’da görev aldı. burada edindiği toplumsal etki deneyimini müzikal bilgisiyle birleştirmeyi seviyor. müziği bir araç olarak kullanıyor; kolektif öğrenme, ilham ve iyilik odaklı projeler geliştiriyor.
yaz güvendi – kuş kolektifi
insanları, toplulukları ve sivil toplumu değişim için harekete geçmeye teşvik eden bir kampanyacı ve doğa savunucusu. türkiye’nin kuş atlası ve turnalar hep uçsun projelerinin iletişimini yürüttü. dokuz yıldır amatör kuş gözlemcisi. wwf’in blue panda yelkenlisiyle akdeniz’deki plastik kirliliği ve petrol aramalarına karşı düzenlenen kampanyayı altı ülkede koordine etti.
change.org türkiye’de, bir iklim programı ve ekibi kurarak yüzlerce çevre ve iklim kampanyasına destek verdi. kerem ali boyla ile birlikte ntv radyo’da şehir kuşçuları programını sunuyor. 2025 yılında kurduğu kuş kolektifi ile doğa koruma mücadelesine sanatı dahil ediyor. kolektifin ilk albümü miras bu vizyonun bir ürünü.
akın orbay
prodüktör ve besteci. pop, elektronik ve hip hop türlerini harmanlayarak görsel medyaya taze müzikler üretiyor. film müziği besteciliği ve kendi adıyla elektronik müzik çalışmalarını sürdürüyor. iki yıldır ableton ug istanbul’un eş organizatörü olarak alternatif elektronik müzik ve doğaçlama odağında etkinlikler düzenliyor, bir topluluk inşa ediyor. akın, kuş kolektifinde, nesli tehlike altındaki deniz kuşlarıyla unutulmaya yüz tutmuş çalgıları yelkovanın yolu adlı parçada bir araya getiriyor.
berklee college of music’te contemporary writing and production ile professional music bölümlerini summa cum laude derecesiyle tamamladı. ürettiği müzikler netflix, hbo ve amazon prime gibi platformlarda yer aldı. 2023’te kelly mac ile bestelediği the commuted filmi, new orleans film festivalinde seyirci ödülü ve louisiana belgesel ödülü kazandı.
damla sandal
karakutu derneği yönetim kurulu başkanı. kent hafızası, insan hakları, geçmişle yüzleşme ve toplumsal cinsiyet eşitliği, araştırma alanları arasında. sivil toplumda kadın ve gençlik hakları alanında aktif olarak ve uzun yıllardır çalışıyor.
buluntu fotoğraflar üzerine nakış yapan bir sanatçı olarak, 2023’te 212 photography istanbul kapsamında düzenlenen eve dönüş yolları sergisinde yer aldı.
2021’de başlattığı hafızayı işlemek atölyesiyle postane, istanbul büyükşehir belediyesi, un women türkiye, culturecivic, bozcaada caz festivali ve friedrich naumann foundation gibi kurumlarla iş birlikleri yaptı.
marmara üniversitesi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümü mezunu. yüksek lisansını aynı üniversitede, istanbul’da yaşayan kadınların ev yaşamı ve mutfak kültürü üzerine nitel bir araştırma başlıklı teziyle tamamladı.
izel büyükgöze – roofcoliving
birlikte yaşam ve mekan ilişkisine odaklı çalışan roof coliving’de içerik ve savunuculuk koordinatörü. aynı çatı altında yerel yönetimlerle yurttaş diyaloğunu güçlendirmeye yönelik projelere katkı da sunuyor. bağımsız müzik kurumu kreşendo’nun müzikte eşitlik projesinde araştırma ve eğitim koordinatörlüğü yapıyor.
kültür politikaları, kamusal alanların katılımcı tasarımı, barınma hakkı ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi alanlarda çeşitli sivil toplum örgütleriyle çalıştı.
mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi şehir ve bölge planlama bölümü mezunu. yüksek lisansını orta doğu teknik üniversitesi medya ve kültürel çalışmalar programında tamamladı.
gizem kendik önduygu
bakım etiğine dayalı yeni nesil bir sivil toplum örgütü olan ihtimam.org’un ortak kurucularından. son 15 yıldır sosyal girişimcilik ve sivil toplumun kesişiminde çalışıyor; ihtimam odaklı dönüşüm yöntemlerini tartışmayı ve bu alanda ortak hareket alanları kurmayı önemsiyor.
sistem dönüşümü, gelecek odaklı düşünme, etki ve iletişim stratejileri geliştirme alanlarında birçok sosyal girişim ve sivil toplum örgütüne yol arkadaşlığı yaptı. ulusal ve uluslararası birçok kuruluşun danışma kurullarında yer aldı.
uluslararası ilişkiler lisans ve sivil toplum yönetişimi yüksek lisans derecesine sahip. 2022’de euclid network’ün top 100 women in social enterprise listesine ve meaningful business’ın meaningful business 100 listesine seçildi.
ezgi yalınalp – puruli kültür sanat
kültürel yaşama eşit katılımı mümkün kılmak için hayata geçen puruli kültür sanat’ın kurucularından. puruli’nin kaynak direktörü olmasının yanı sıra oluşumun her yıl düzenlediği engelsiz filmler festivalinde çeşitli görevler üstleniyor. be in! engelsiz film festivalleri ağını koordine ediyor.
engelsiz sinema: kısır döngüyü kırmak ve çekirdek eskişehir projelerini yürüttü. ankara uluslararası film festivalinin uzun yıllar program koordinatörü oldu, malatya film festivalinin iki ve dördüncü organizasyonlarında benzer görevler aldı. hacettepe üniversitesi sosyoloji ve ankara üniversitesi radyo, televizyon, sinema bölümlerinde lisans ve yüksek lisans sahibi.
atilla yardaş – türkiye avrupa vakfı
türkiye avrupa vakfında veri analisti. izleme-değerlendirme, toplumsal cinsiyet eşitliği ve hesaplamalı sosyal bilimler alanlarında çalışmalar yürütüyor. online sahte haber ve nefret söylemine karşı geliştirilen erken uyarı sistemi projesinde yer aldı; bu süreçte dijital araçların veri temelli savunuculukta nasıl etkili kullanılabileceğine dair önemli deneyimler edindi.
teknolojiyi, savunuculuğu güçlendirecek veri odaklı yaklaşımlarla işlevselleştirmeye odaklanıyor. katılımcı izleme-değerlendirme süreçlerinin tasarlanmasında aktif rol alıyor.
hacettepe üniversitesi sosyoloji bölümü mezunu. aynı üniversitede kadın ve toplumsal cinsiyet çalışmaları yüksek lisans programını, toplumsal hareketlerin stk’laşması ve neoliberalizm üzerine yazdığı teziyle tamamladı.
ilknur küçükoğlu – eskişehir teknik üniversitesi
iç mimarlık, endüstriyel tasarım ve mimarlık alanlarında derece sahibi. kendisini araştırmacı tasarımcı olarak tanımlıyor.
sürdürülebilirlik, erişilebilirlik, kamusal alan, tasarım araştırmaları, acil durum mimarlığı gibi alanlarda çalışmalar yürüttü. şu anda eskişehir teknik üniversitesinin yürütücülüğünü yaptığı erasmus+ projesi olan epd-net: afetlere dayanıklı sürdürülebilir kentler için ekolojik planlama ağı ve akıllı eğitim modülü geliştirme projesinde araştırmacılık yapıyor.
pelin anılan – terso sinema
disiplinlerarası bir yaklaşımla sanat, toplumsal cinsiyet ve teknolojiyi buluşturan yaratıcı içerikler üreterek toplumsal değişim için yeni yollar aramaya devam ediyor. toplumsal cinsiyet eşitliği ve cinsel haklar alanında aktif bir feminist aktivist.
belgesel ve kurmaca film geliştirme, senaryo yazımı alanlarında deneyim sahibi.
uluslararası işçi filmleri festivali, pembe hayat kuirfest ve uçan süpürge uluslararası kadın filmleri festivali gibi etkinliklerde gönüllü ve programcı olarak görev aldı. antakya’da geçen no.910 adlı belgesel filmde içerik danışmanı olarak yer aldı.mit’nin yürüttüğü, vr teknolojisinin empati üzerindeki etkisini araştıran projeye destek verdi; trans+ hikayelerine dayanan kurgusal vr videolar üretti. ankara üniversitesi radyo, televizyon ve sinema bölümü mezunu.
emre güzel – roof coliving
transdisipliner sosyal tasarımcı. sosyal etki odaklı çalışmalarda tasarımcı olarak yer alıyor. placemaking (yer yapma), birlikte yaşama kültürü, topluluk oluşturma, katılımcı kent tasarımı ve sivil katılım alanlarında çalışan roof coliving’in kurucu direktörü. topluluk tabanlı tasarım odağında geliştirdiği süreçler ile kent problemlerini kentin yaşayanları ile çözmeye katkı sunuyır. daha adil, kapsayıcı ve müşterek yaşam alanları yaratma hedefiyle çalışıyor.
lisans eğitimini ted üniversitesi endüstri mühendisliği ana dalında, dünya vatandaşlığı ek dal programında tamamladı. kentsel tasarım alanında yüksek lisans eğitimini sürdürüyor.
derya tombuloğlu – heart mind design
18 yıllık strateji deneyimini kurucusu olduğu heart mind design (hmd) ile organizasyonel dönüşüm süreçlerine taşıyor. kariyerine küresel iletişim ağlarında stratejist olarak başladı. ddb istanbul’da strateji direktörü olarak görev yaptı. tasarım odaklı düşünme yaklaşımıyla hello group (noa ignite) danimarka ofisinde ülke müdürü olarak çalıştı.
bu deneyimler, hmd’yi kurmasına ilham verdi. organizasyonlara amaç odaklı dönüşüm ve çok paydaşlı değer modelleri oluşturma yolculuklarında eşlik ediyor.
sivil toplumda da aktif rol alan derya; koda yönetim kurulu, sabancı vakfı fark yaratanlar jürisi ve tüsev filantropinin geleceği danışma kurulunda gönüllü olarak katkı sunuyor.
onur atay – urban.koop
mimar ve kentsel üretim alanında çalışan bir tasarımcı. 2013’den bu yana, kamusal faydayı gözeten yaratıcı alanlar tasarlıyor, atölye ve programlarla katılımcı mimarlık projeleri yürütüyor. ulusal ve uluslararası ölçekte kolektif karar alma süreçlerini destekleyen yaratıcı merkezler ve programlar tasarladı, yönetti.
profesyonel hayatında kentsel tarih araştırmalarıyla sosyal ve dijital araçları bir araya getirerek fiziksel çevreyi zenginleştirmenin yollarını arıyor. kurucu ortaklarından olduğu urban.koop ile çalışmalarını sürdürüyor. urban.koop, kent inovasyonu yoluyla sosyal etki yaratmayı amaçlayan bir kent çalışmaları ve pratikleri kooperatifi.