PASAJdan kalanlar

Bu yılın Sivil Düşün Forumu her sene 10 Aralık’ta kutlanan İnsan Hakları Gününe denk geliyor. 10 Aralık günü, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 1948 yılındaki kabulünün yıldönümü olarak anılıyor.

İnsan Hakları Beyannamesi kaynağını, insan haklarının korunmasına dair evrensel ve bağlayıcı ilkelerin oluşturulması ihtiyacından alıyor. Bu metni imzalayan devletler; hem standartlar, normlar, yasalar, mekanizmalar, kurumlar ve aktörlerden oluşan bir haklar ekosisteminin kurulmasını sağladılar hem de bu ekosistemin birer üyesi olmanın gereklerini yerine getirmenin sözünü verdiler.

Günümüz dünyası, bu sistemin ortaya çıktığı dönemden farklı koşullara sahip gibi görünse de kendi krizleri, güçlükleri ve karmaşıklığı ile var oluyor. Çoklu krizler çağı olarak anılan bu dönem, küresel ölçekte birbiriyle yarışan devasa sorunların gölgesinde şekilleniyor: Artan ekonomik eşitsizlik, iklim değişikliği, demokrasinin zayıflaması ve dahası. Tüm bunların yanında teknoloji, günlük yaşamlarımızda vazgeçilmez roller üstlenmiş, dijital evren kendi varlık sahasını alabildiğine genişletmiş durumda. 

Kadın hakları, ifade ve toplanma özgürlüğü gibi alanlardaki geriye gidişler ya da devletin bu alanlarda gücünü kullanma biçimi gündemimiz olmayı elbette sürdürmeli. Öte yandan, 76 yıl önce kurulan evrensel sistemin meşruiyetini kanıtlaması için daha fazlasına ihtiyaç var: Bilinenden yeniye geçiş yapmayı sürdürdüğümüz bugünlerde hakların gündemi de tüm dünyanın deneyimlediği krizlere katkı sunabilir olmalı. Bu da insan hakları sistemini sürekli olarak öğrenen, gelişen, kendi temellerini korurken yeni koşullara esneklik de gösterebilen bir yapıya kavuşturmakla mümkün. 

Sivil Düşün yıllardır bakış açısı, fikir ve yöntemleri değiş tokuş ettiren, hem tartışmanın hem yeni iş birliklerinin fırsatlarını keşfettiren forumlar düzenleyerek geçmişten geleceğe bir yolculuk içinde konuşma alanları açıyor. 10 Aralık İnsan Hakları Günü de, geçmişin yansımalarını bugün yeniden değerlendirip geleceğe yönelik bir yol çizmek adına PASAJ Forumunun gerçekleşeceği tarih olacak.

Ekonomik eşitsizlik yükselişte, iklim dünyayı ısıtmaya devam ediyor; teknolojinin günlük yaşamlarımızdaki rolü artık vazgeçilmez noktada. Bu arada tüm dünyada insan hakları gündeminin yenilenmesine dair aktif bir tartışma var: Haklar günümüzün kriz ve güçlüklerine karşı nasıl güçlü tutulur, değişen koşullara nasıl adapte edilir?

PASAJda farklı bakış açılarının peşine düştük, yeni yollar ve yöntemleri konuştuk; geleceğe dair bir ufuk çizdik.

Chatham House araştırmacısı David Griffiths, Avrupa Komisyonu kıdemli uzmanı Prof. Cristina Vanberghen ve kriz yönetimi, dayanıklılık, insan odaklı tasarım uzmanı Thomas Lahnthaler ilham veren konuşmalarıyla başlangıcı yaptı.

PASAJdan geçerken şahit olduklarımızı 9 başlıkta bir araya getirdik:

tedbir üretmekle yetinen mi

vizyon geliştiren mi?

Şöyle bir geriye dönüp bakınca insan haklarının bugüne dek daima zararı en aza indirmek ya da en kötü senaryonunortaya çıkmasına engel olmak gibi amaçlar üzerinden tanımlandığını görüyoruz. Bunu bize hatırlatan David oldu. Oysa bundan fazlasına ihtiyacımız olduğu açık. Sebebini yine David’den dinleyelim:


İ
nsan haklarının, büyük sorunlarla başa çıkmada özel ve çok önemli bir güce var. Zaten özünde güç istismarına karşı doğmuş ve bu istismardan çıkış yolları üretebilen bir mekanizması var. Bu gücü hayata geçirebilmesi için onu yönlendirecekler bizleriz. Barışı kalıcı şekilde kurmak, adil bir dünya yaratmakta samimiysek insan haklarının günümüzün önemli meselelerine dair söyleyecek sözü olmalı. Kurmak istediğimiz dünyanın genel bir resmini çizebilmeli. İnsan hakları yalnızca gerektiğinde tedbir üreten değil vizyon da geliştirebilen bir sistem olarak yapılanmalı.

sözü geçenin gösterdiği yola giden mi

herkesle beraber yürüyen mi?

David bize Vanuatu ya da Barbados gibi küçük ada devletlerinin finansal eşitsizliklere ve adaletsizliklere karşı insan hakları sistemini etkili bir şekilde kullanabildiğini anlattı. Bu, yalnızca büyük güçlerin bu alanda belirleyici olabileceği mitinin kırıldığını göster miyor mu? David 1920’lere dayanan prestijli düşünce kuruluşu Chatham House’da araştırmacı olmasının yanı sıra strateji ve politika savunuculuğu danışmanlığı yapan bir isim. Hakların gündemini yaratıcı şekilde güncelleyebilmek için insan hakları ekosistemini daha geniş düşünmeye ihtiyacımız var, dediğinde haliyle dikkat kesildik. Farklı aktörlerin birlikte rol aldığı bir yaklaşım bize neler kazandırırdı, diye düşünmeye başladık. Benzer şekilde büyük şirketlerin mali gücünün artık orta ölçekli ülkelerle yarışır hale geldiğini de kendisinden öğrendik. İş dünyasını insan hakları için daha güçlü bir şekilde harekete geçirecek farklı diyalog modellerinin zamanı gelmiş gibi görünüyor.

barış için savaşan mı,

barışın kendisi olan mı?

David bizi insan haklarının geleceği için yeni bir hikaye oluştururken kullandığımız metaforları gözden geçirmeye de davet etti. Hak savunuculuğunu mücadele ya da savaş gibi kavramlarla tanımlamak yerine bahçecilik metaforunu benimseyebiliriz diye önerdi:: Hakları beslemek, sabırla büyütmek ve zamanı geldiğinde filizlenmelerine tanık olmak, gibi tanımlar örneğin.. Bunlar kulağa nasıl geliyor sizce? Biz bu vesileyle değişimin daima içeriden başladığını ve sabır gerektirdiğini bir kez daha hatırladık.

analog düşünerek dijitali okuyan mı

bilindik olanı yeniden tanımlayıp hazırlanan mı?

Avrupa Üniversitesi Enstitüsünde akademisyen ve siyasi yorumcu olarak görev yapan Avrupa Komisyonu kıdemli uzmanı Prof. Cristina Vanberghen teknoloji başlığı altında büyük resimde gördüklerini bizimle paylaştı.


Tarih boyunca devrimler adalet, özgürlük ve güç ihtiyacından doğmuş. Örneğin, sanayi devrimini ele alalım. Bu sadece bir teknolojik ilerleme dönemi değil, aynı zamanda eski bir düzenin alt üst edildiği ve yenisinin ortaya çıktığı derin bir dönüşüm dönemi imiş. Bugün, benzer bir durumdayız, ancak sokaklarda ya da fabrikalarda savaşmıyoruz. Biz dijital dünyada savaşıyoruz.

Cristina; yapay zeka, tüketici politikası ile siber güvenlik alanlarında uluslararası düzeyde tanınmış bir isim olarak dijital dünyanın görünmez gücü tarafından, genellikle farkına bile varmadan şekillendirildiğimizin altını çiziyor. Şu anda her tıklamamız izleniyor, her yazdığımız kelime inceleniyor ve her etkileşim ölçülüyor, diyor. Gizliliğimiz sürekli ihlal edilirken özgürlük ne anlama gelir; diye de soruyor. Verilerimiz toplanıp satılırken mülkiyet ne anlama gelir? Siber güvenlik tehditleri her yerdeyken güvenlik ne anlama gelir? Bu sorulara vereceğimiz cevapların dijital hak ve özgürlüklerimizi tanımlamak için çok belirleyici olduğu aşikar.

işi ehline bırakıp uzaktan izleyen mi

katılıp kendi sözüyle yön veren mi?

Belki de dijital hakların kendi kendine ortaya çıkacağına dair yanlış bir beklenti içindeyiz. Cristina öyle olmayacağının altını çiziyor. Bu hakların geleceğini hepimiz beraberce şekillendireceğiz diyor: Hükümetler, şirketler ve bireyler. Teknolojinin tüm vatandaşların ihtiyaçlarını karşıladığı çerçeveyi beraberce oluşturmamız gerektiğini söylüyor.

Bu arada insanlık tarihindeki en verimli dönemlerin, fikirlerin ve insanların özgürce hareket edebildiği zamanlar olduğunu da vurguluyor. Ona göre ulusal zihniyetin ötesine geçmeden dijital hakların kendi yolunu bulmaları çok mümkün değil.

korkup savunmada bekleyen mi

yönetip kendi hizmetinde geliştiren mi?

Cristina’nın parmak bastığı en can alıcı noktalardan biri, dijital haklara sahip olmanın distopik bir gelecekle ilgili olmadığını anlamamız gerektiğiydi. Tam burada biraz durup kendimize itiraf etmemiz gereken bir şey olabilir: Teknolojinin kontrolden çıkmasından biraz korkuyoruz sanki değil mi? PASAJda Cristina’yı dinlerken bu konuda her zaman bir seçme hakkımızın olduğunu fark ettik. Öyle olmasını tercih edersek, evet geleceğimize korku yön verecek ama dijitalin seyrini şekillendirme gücüne de sahibiz. Geçmişten ders alarak, eleştirel düşünmeyi uygulayarak ve daha iyisini talep ederek, adil, doğru ve en yüksek değerlerimize uygun bir dijital dünya yaratabiliriz.

Peki bu nasıl olacak? Tam bu noktada Thomas’ın harika bir bilgeliği bizimle paylaşarak bakış açılarımızı parlattığını söyleyebiliriz: Yarn

Türkçeye iplik olarak çevirebileceğimiz bu ifade, Aborjinlere ait bir kavramı tanımlıyor. Thomas bugüne kadar 30 ülkede, 20 yıldır çatışma ve kriz ortamlarında çalışarak insan davranışları ile yıkıcı değişimler üzerine uzmanlaşmış bir isim. Kendisi Avustralyalılar ve diğer yerli topluluklarla geçirdiği zamanlarda, bu kavramla tanışmış. Yarn, onların bir araya gelip konuşmalarına verilen isim diye anlattı bize. Yarn’ı özel yapan, hiçbir bakış açısını doğru ya da yanlış olarak değerlendirmeden yalnızca farklı perspektiflerin paylaşılması için alan açmak. Sadece fikirler, düşünceler ve yansımalar paylaşılıyor. Ve böylece dinleme yoluyla ortak bir gerçeklik inşa ediyorsunuz.

Bu arada insanlık tarihindeki en verimli dönemlerin, fikirlerin ve insanların özgürce hareket edebildiği zamanlar olduğunu da vurguluyor. Ona göre ulusal zihniyetin ötesine geçmeden dijital hakların kendi yolunu bulmaları çok mümkün değil.

Thomas bize PASAJın tamamını bir yarn olarak ele almamızı önermişti.
Burada amaç, ben haklıyım, sen haksızsın, demek değil, daha önce görmediğiniz içgörüleri keşfetmek; demişti.

PASAJda bizimle olamayan ama bu akışı takip eden değerli okuyucularımızdan da bunu rica edelim ve devam edelim.

ezberlere tutunup katı ve kırılmaz kalan mı

farklılıkların katkısını alıp esneyen mi?

Thomas, insan hakları evrenseldir demenin iddialı bir şey olduğunu belirttiğinde biraz şaşırmıştık. Bu evrensellik farklı geleneklere, bakış açılarına ve değer sistemlerine yer açıyor muydu? Örneğin, bir yaşam her yerde aynı derecede mi değerliydi? Özgürlük her kültürde aynı şekilde mi algılanıyordu? Biz bunları sorgulamaya başlamıştık ki o bu yaratıcı ve provokatif anlatısını şu sözlerle biraz daha açıkladı:

Yerel liderlerle yaptığım konuşmalarda, insan haklarının 75-76 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu söylediğimde, genelde hafif bir gülümsemeyle karşılanıyorum. Onlar için bu kavram çok genç ve büyümeye devam eden bir fikir. Evrensellik, onların dünyasında genellikle her şeyin dengesi ve bağlantısı anlamına geliyor. Her kavram bir karşıt kavrama ihtiyaç duyar. Örneğin liderlik, takipçileri olmadan bir anlam taşımaz. Bu denge insan hakları için de geçerli.

kağıt üzerindekini yaşamda yaratmanın peşine düşmek mi

yaşamda olanı kağıtta var etme çabası mı?

Evrensellik gibi eşitlik de Thomas’ın insan haklarına dair sorguladığı temel kavramlardan biriydi. Evet kağıt üzerinde herkesin eşitliğinden bahsediyoruz ancak pratikte bunun nasıl işlediğini görmenin farklı bir deneyim olduğunu paylaştı bizimle. Örneğin, Demokratik Kongo Cumhuriyetindeki Pigme topluluğu üzerine yaptığı çalışmada, bu insanların yasal olarak korunmadığını ve hatta insan olarak bile görülmediklerini fark ettiğini anlattı. Bu, insan hakları kavramı ile gerçeklik arasındaki büyük bir uçurumu ortaya koymuyor mu sizce de? Thomas’a göre bu uçurumu kapatmak için güç, bilgi ve bu bilgiye kap olan bağlamlar yeniden ele alınmalı.

yalnız pozitif tarafta durmak mı

negatifi de kabul edip dengelemek mi?

Thomas’ın tabela olabilecek başka soruları da vardı: İnsan hakları genellikle iyilik yapmakla ilişkilendirilir. Peki gerçekten bundan mı ibarettir? Bu süreçte bazen istemeden zarar verilebilir mi? Örneğin ifade özgürlüğü, bilgi manipülasyonu ve güç dinamiklerini nasıl etkileyebilir? İnsan hakları, farkında olmadan güç dengelerini bozabilir mi?

Sizi bombardımana tutmak istemeyiz ama düşünmeye başlamak bile değişim makinesinin ısınmasına yetiyor sanki.

PASAJda tartıştığımız soruları bir araya getirdik; şimdi onlara vereceğiniz cevapları merak ediyoruz. Cevaplarınıza, Sivil Düşün’ün yayınlayacağı; Forum tartışma odaları analizlerinden oluşan makale koleksiyonunda yer vereceğiz.

Hemen görüş bırakmaya başla 

Kaynakları incele

PASAJda tartıştığımız soruları aşağı bıraktık, cevaplarınızı merakla bekliyoruz. Bu cevaplara Sivil Düşün’ün Forum tartışma odalarının analizlerinden oluşan makale koleksiyonunda yer vermeyi planlıyoruz. Hadi sorulara göz gezdirin ve bakış açılarını, gidiş yollarını, gelecek öngörülerinizi bizimle paylaşın, insan haklarına bu PASAJdan geçişte birlikte eşlik edelim.

İstediğiniz soruları cevaplayarak yanıtınızı gönderebilirsiniz!